05 Mayıs 2024 - Pazar

Şu anda buradasınız: / OKUMAZSAK CANIMIZI OKUYACAKLAR
OKUMAZSAK CANIMIZI OKUYACAKLAR

OKUMAZSAK CANIMIZI OKUYACAKLAR Şamil Gök

İman davasının işaret fişeği olan oku emrini, hayat kavgasının verildiği keşmekeş ve curcuna ortamında değil de göğe en yakın, Rabbe en yakın tenha bir dağ başında alan, yetim ve ümmi bir peygamberin ümmetiyiz. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i seçen Rabbimiz azze ve celle, en yüce dava için, uzun soluklu büyük bir mücadele için neden böyle bir mekânı ve böyle bir emirle işe başlamayı seçti. Neden ümmi birisine oku emrini vererek bir yol açtı. Ümmi olmak ve oku emri. Gerçekten üzerinde çokça düşünmek gereken sarsıcı ve şaşırtıcı bu ilk emir bize kıyamete kadar sürecek hak- batıl kavgasının temel dinamiğini göstermektedir. Rabbimiz azze ve celle okuma merkezli bir dini göndermekle ne demek istedi kullarına? Her emrinde mutlaka birçok hikmetler bulunan kitabımız Kuranı Kerim’in adı bile okumanın kıymetini ifade ederken, bazı hakikatleri çok uzakta aramamak lazım. Yeryüzüne inen şerefli elçinin getirdiği, dağların bile yüklenmekten imtina ettiği bu muazzam yükün zalim ve cahil olan insan tarafından yüklenmesi şüphesiz bir cehaletin sonucu olsa gerektir. Bu sonuçtan dolayı değil midir oku emri ile gelen ilk mesaj. Cehaletin yok olup, ilim ve irfan ile dolu tertemiz bir geleceğin inşası için, şeytan gibi azgın bir düşmanla boğuşarak hedefe varmak gibi ulvi bir davaydı insanın omuzladığı yük. Kiminin altında ezildiği, kiminin zafere ulaştığı bu yolda, peygamberlerin diktiği işaret taşlarından en öne çıkanları (kitaplara iman emrinin de konusu olan) Tevrat, İncil ve Kur’an-ı Kerimdir. Allah azze ve celle’nin yeryüzündeki en seçkin kulları olan peygamberlerden sonra âlimlerin gelmesi ve onların varisleri olarak gösterilmesi tek başına okumanın kıymetini anlatmaya yetmektedir.
 Bu girişten sonra gelelim günümüz Müslüman toplumunun kanayan yarasının tespitine. 14. asrın ortalarında ahir zamanı yaşadığımız şu kan dolu, ateş dolu günlerde yaralı bir ceylan gibi zavallı ve çaresizce savrulan ümmetinin halini düşünelim. Bu hale düşmemizin sebebi konusunda, asrımızın sahabesi olan büyük Müslüman Hasan en-Nedvi, ilim müessesesinin bozulmasını en önemli sebep olarak göstermektedir. Karanlık günlerin yerini sabaha bırakmaya başladığı, fecri sadık vaktinin ufukta görüldüğü, yüzyıllık ihanetin hesabının sorulacağı günlerin arefesinde bize düşen vazife nedir? Okuma -yazma oranlarında coğrafyamızda alınan mesafe her ne kadar yükseklerde olsa da, gerçek lisanımız ve kitabımızdan da o kadar çok uzaklaşıp cehaletin arttığı anlamı çıkmaktadır bir yandan da bu sonuçtan. Bir gecede topyekün cahil bırakılan, alfabesi değiştirilerek, kitapları yakılarak, alimleri katledilerek ilmin ve medeniyetin üzerine karabasan gibi çöken kafir zihniyetin, İngiliz - Yahudi medeniyetine verdiği sözlerin en başında bu milletin İslam’dan koparılması gelmektedir. Allah’ın azze ve celle ilmi çekip almasının tezahürü olarak hadisi şerifte ifadesini bulan âlimlerin ortadan kaldırılmasını bizler değil de Yahudi çocukları daha iyi anladı galiba. Onların içimizden çıkan Oryantalistlerin gayrimeşru çocukları tarafından şüphe ve inkâr mücadelesine konu olan hadisi şerifleri bu kadar anlayıp amel etmesi boşuna değildi. Okumanın ekseninin kaydırılarak yanlış yerlerde otlayan günümüz müslümanı acıktığında su, susadığında tuzlu yemek yemek durumunda kalmış gibi yanlış bir ilim yolculuğuna çıkarılıp gününü doldurmaktadır. Cahilliğin çoğaltılması yolu olarak okuma ve öğrenme yönteminin değiştirilmesi şeytanın dahi aklına gelmeyecek bir savaş olarak kapımızda durmaktadır. Pis haçlı zihniyetinin modern savaş arenası olan Büyük Ortadoğu projesi eliyle İslam dünyasının eğitim müfredatlarının değiştirilmesi de tam olarak bunu ifade etmektedir.
Öncelikle öğrenilmesi gereken ilimleri bir kenara bırakıp, temiz dimağlara cahili tortuların yüklendiği bir süreçten geçmekteyiz. İşin farkına varıp bu kirlerin temizlenmeye başlanması mümkün olsa bile bu iş çok ciddi zaman alıp her zamanda olumlu netice vermemektedir. Kurulan zorunlu eğitim sistemi ile ulaşılmak istenen netice kesinlikle Müslüman milletin evlatlarının yeni bir İslam medeniyeti inşa etmesine katkı sağlamak değildir. Olsa olsa özünden uzaklaşmış köle ruhlu taklitçi bir tüketim toplumu kurmaya katkı sağlar bu çalışmalar.
Bu kadar büyük bir kuşatma ile karşı karşıya olan modern çağın müslümanı, bu mağaradan çıkış için öncelikle hastalığın tespiti konusunda doğru bir neticeye ulaşmalıdır.
Bu milletin hastalığı, okumayı terk etmek, okuyanların da yanlış ve zararlı bir okuma yapmak gayretleri dir.
Okuma zafiyetinin günümüz toplumunda var olma sebepleri nelerdir dendiğinde bazı maddeler gündeme gelmektedir.
İman Zafiyeti
Amel Zayıflığı
Model Yoksunluğu
Malzeme Eksikliği
Ortam Yetersizliği
Otoritenin Virüslü Oluşu
Vakit Çalan Faktörler Sosyal Medya v.s
Öncelikli Okuma Programı
Geçim Darlığı Çok Çalışma Saatleri
Doğru Kitapların Seçilmesi
1- İman Zafiyeti: İnsanı harekete geçiren, yaşadığı toplumda meydana gelen olaylara tepki vermesini sağlayan en önemli dinamik inanç ve ideal sahibi olmaktır. Allah’ın emrinin yeryüzünde cari olması için çaba gösteren kişiye mü’min denir. Mümin kimse gördüğü her şerre eliyle, diliyle, kalbiyle tepki verendir. Okumak gibi insana izzet ve şeref katan yüce bir amelin de daha yüce bir harekete geçirecek müsebbibi olmalı. O da imandır. İmanı zayıf olan kişiden güçlü ameller beklenmez. İmanı kuvvetli olan kişinin de her anı dolu ve faydalı işlerle anlamını bulur. Rabbi tarafından muhatap alınarak şeref ve izzet kazanan mü’minin, bu halinin şükürünün ifadesi olarak ta kulluğunu güzelleştirmesi boynuna borçtur. Kulluğun güzelliği kitaba uygun yapılanıdır. Kitaba uygun yapılan kulluk, okuma ve tedrisatın neticesinde ortaya çıkan hareketler bütünüdür. İmanın ziyası parladığında etrafında karanlık bırakmayacak ve yarasa görünümlü şeytanlar kendine başka kalpler aramaya doğru kaçacaktır. Kalplerin aydınlığı olarak ifadesini bulan vahyin elimizdeki tek şekli, okumayı ve anlamayı emrederken, okuma ve anlama işini kendine meslek edinenleri de yüceltmektedir.
2- Amel Zayıflığı: Okuma işi tam anlamıyla bir ameldir. Rabbin rızasına uygun olan metinleri okumaksa salih ameldir. Şeytan kıyamete kadar insanı yoldan çıkarmak için ahdetmişken işimiz gerçekten zor; imanın cilası olarak sürekli okumak. Öncelikle Kur’an’la her gün buluşan, onun bereketiyle de gerçek mücadelenin yol ve yöntemlerinin öğrenileceği uzun bir yolculuk. Şeytanın insanı bir an olsun yalnız bıraktığı ve tesirinin azaldığı en önemli salih amel kitabımız Kur’an-ı Kerim okumak olduğuna göre, amel zayıflığına çare olarak ta günlük zikir ve virdlerle Kur’an’a ayrılacak vakit öne çıkmaktadır. Kur’an’ı her gün okuyan, nefsinin ve şeytanın vesvese ve tuzaklarına karşı uyanık olan Müslüman bu sorunu aşmak yolunda bir adım öne geçmektedir.
3- Model Yoksunluğu: İlmin çekilip alınması olarak âlimlerin alınması ifade edilen hadis-i şerif hepimizin malumudur. Âlimleri olmayan bir toplumun kılavuzunun karga olması ve onun da uçuruma giden yolda gayretli bir yol gösterici olduğu muhakkaktır. 3 kitap fazla okuyan kimsenin kanaat önderi olduğu bu mahrum milletin yolunu açacak olanlar da şüphesiz, okumayı amelleri ve ahlakıyla süsleyen güzide davet ve mücadele adamlarıdır. Kendilerini seven bir topluluğun bulunduğu bu seçkin Müslümanlar her konuda olduğu gibi bu konuda da insanlara hayırlı çığır açıp kıyamete kadar cennet taşlarını döşemek durumundadır. Oturması, kalkması, yemesi, içmesi, giyimi, kuşamı kısaca her şeyleri insanlar tarafından dikkatle izlenen ve taklit edilen bu maneviyat önderleri, her ortama elinde bir kitapla girdiğinde sevenlerinin okuyan bir ümmetin fertleri olmasına katkı sağlamış olurlar. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Hudeybiye’de saçını traş etmesi örneğinde olduğu gibi bazen sözün değil hareketin konuşması zorunludur. Her konuşmasında bir kitap veya yazar referansı veren kişi aynı zamanda okuma motivasyonu yapmış olur. Hayırda çığır açmak en bereketli amel ise okuma gibi şerefli bir işe öncülük etmek nedir acaba?
4- Malzeme Eksikliği: Yirmi - otuz yıl geriye gitsek İslami camiada okunacak kitap sayısı gerçekten görece azdı. Ama televizyon internet v.s insanın yoluna dizilen dikenler bu kadar hayatı sarmamış ve henüz okuyan bir nesil vardı. O zamanlar bugün maddi refahın toplumun her kesiminde gözle görülür derecede arttığı ve kitaba ulaşmanın tarihte hiç olmadığı kadar ucuz ve kolay olduğu günleri yaşamaktayız. Bu olumlu gelişmelerin toplum ihtiyaçları göz önüne getirildiğinde aslında nimet-külfet dengesi açısından bakılınca olması gereken şeyin hala da yetersiz olduğu anlaşılıyor; okuma-yazma oranının artması, teknoloji çağı derken karşımıza daha önce adını bile duymadığımız yeni sorunlar da çıkmakta. Başta çocuk-aile olmak üzere batının hedef tahtasında olan yegâne sermaye ve dayanağımız olan geleceğiniz yetersiz ve savunmasız bir kültür savaşının ortasında kalmıştır. Bu alanda sürekli yeni ve nitelikli kitapların ortaya çıkarılması da ciddi emek ve imkân gerektirmektedir. Batının Oryantalist kafayla bu alanda yaptıkları ile bizim cenahta yapılanlar kıyas bile kabul etmeyecek derecededir. Maddi refahın insan hayatına dağılımında kitap ve ilmi çalışmalar hak ettiği payı maalesef ne devletlerden ne de ferdi imkânlardan alamamaktadır. İnsan kendi rahatı için ev araba gibi maliyetlere cömertçe katlanırken, gelecekte cahil bıraktığı çocukları tarafından onların eline kalan malının nasıl hunharca gayrimeşru yerlere harcandığını eğer o da nasip olursa huzurevinden çaresizce izlemek zorunda kalacaktır.
5- Ortam Yetersizliği: İlmi çalışmaların inkişafına şahit olunan zamanlar ekseriyetle siyasi istikrarın gerçekleştiği toplumlardır. İslam’ın en doğru bir şekilde yaşamaya çalışıldığı bu zamanlar, devletlerin Kur’an’a teslim olup sünnetin gölgesinde bir yaşam için kalemle kılıcı kuşandığı anlardır. Kitap, nizam ve demir üçlüsününde anlamını bulan, vahyin yeryüzünde irade ortaya koyduğu, otoritenin ve iktidarın müminlerin eliyle insanlığın huzuru için çalıştığı günler ilim meclislerinin çoğaldığı ve gelişmenin maddi manevi her yönüyle topluma yayıldığı dönemlerdir. Bugünün Müslümanın okuma davası bir yandan da kâfir ve zalim iktidarlar eliyle de darbe almaktadır. Okuma ile ilgili gelişmeler hiç şüphesiz sağlıklı toplumun inşası ile mümkündür. Emniyetin kaybolduğu ve endişenin hüküm sürdüğü günümüzde maalesef bu kumaştan bu elbise çıkar mantığı devreye girmektedir. Seyyid Kutub merhumun hayatına mal olan ve bugünün İslami uyanışının fitilini ateşleyen en önemli kitabı “Yoldaki İşaretler”de İslam’ın iktidarı için öncelikle küçük bir toprak parçası da olsa İslam’ın yaşandığı model bir ortam fikri öne çıkmaktadır. Verimli okuma için arazinin ekin ekmeye ve mahsul almaya müsait olması lazım teşbihte hata olmazsa.
6- Siyasi İktidar: Her fikir ve inanç öncelikle kendine uygun kafalar yetiştirmek ister. İslami bir Uyanış için de Müslümanların bunun farkında olarak, cahili eğitimden çocuklarını ve ailelerini korumaya gayret etmeliler. Televizyon, internet, okul ve arkadaş çevresi Müslüman ailenin çocuğunu elinden alıp ona düşman hale getirmek için kullanılan başlıca araçlardır. Bunun farkına varıp her türlü tedbiri almak Müslüman için “yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden korunmak için” mutlaka dikkat edilmesi gereken en önemli kulluk vazifesidir. İman ederken reddettiğimiz tağuti düzeni her şeyi ile reddetmeli ve ondan gelecek hayrın da şüphelerine karşı şuurlu ve uyanık olmalıyız.
7- Vakit Zayi Eden Faktörler (sosyal medya) v.s: Oyun ve eğlence diye tarif edilen dünya hayatı vakti çalan birçok unsuru da içinde barındırmaktadır. Her dönemde insanın vaktini dolduracak farklı meşguliyetler bulan şeytan ve dostları eskiden şarkı türkü ile dün futbol ile bugün internet v.s teknolojik imkanlar ile işini layıkıyla yapmaktadır. Cahiliye düzeninin güleç yüzlü şeytanları interneti ucuzlatıp toplumun her kesimine yayarken bunun sonunda nasıl bir tahribatın ortaya çıkacağını bilmiyorlarsa ya çok saf ya da haindirler. Haçlı-Yahudi medeniyeti bizim coğrafyamızda bize karşı savaşacak askerleri bizim evlerimizden devşirirken bu gafillerin hizmetlerini inkâr etmezler. Düşmanla savaşın şekli değişti artık. Yeniçağda maliyetli ordular ve ağır savaşlar, yerini, farklı görülen ama tarihte gerçekleşen sinsi bir yönteme bırakıyor. İsrail oğullarının Allah’ın gazabı ile birbirine girip boğazladı ifadesi bugün de toplumda iç savaşlar eliyle kardeşi kardeşe kırdırıp enerji ve rüzgârın gitmesi şeklinde tezahür ediyor. Deccal medeniyetinin inşasında başta yapay zekâ olmak üzere internetin rolü azımsanmayacak derecede yüksektir. Sosyal medyada geçirilen vakitlerin insan sağlığına verdiği tahribat ortaya çıktığında geriye şeklen insan ruhen ne idüğü belirsiz bir cüsse kalmış olacaktır muhtemelen. Kısırlık ve eşcinsel eğitimin getireceği sonuçla Müslüman nesil ortadan kaldırılmaya çalışılacak, kalanlar da modern çağın hastalıkları ile boğuşuyor olacaktır. Teknolojik üstünlüğü ile batı, okuyup verilecek sinyaller ile algı yönetimi yaparak hareket alanlarımızı belirleme yoluna gidecek. Deccalın hadis-i şeriflerde sayılan vasıfları böyle böyle ortaya çıkmaktadır. Yaşadığımız ahir zaman fitnelerinden korunmak, imanlı, şuurlu, okuyan bir nesil ile mümkün olacaktır. Okurken temiz belleğine vahyin mükemmel mesajının kaydedildiği bir Müslüman, Deccalın değil de Rabbi’nin emrine uygun hareket edecektir. Sosyal medya, her şey bir yana duyarsız ve her türlü pisliği kanıksayıp normal karşılayan bencil bireyler yetiştirme projesidir. Batının mimarları kendi çocuklarını bundan koruma adına neler yapıyor dikkatle izlenmelidir.
8- Öncelikli Okuma Programı: Okuyacak kitap o kadar çok ki gerekli gereksiz her şey var. Tecrübeli eğitimcilerin özellikle de salih kimselerin tavsiyesiyle kitap seçmeli, okuma programını ona göre belirlemelidir. Bir Müslümanın ilk işi Kur’an’ı Kerim’i güzel okumayı öğrenmektir. Kur’an okumayı bilmeyen bir davetçinin insanlığa vereceği hiçbir mesajı yoktur. Kur’an’ın ve sünnetin kalbini beslediği bir mümin başka gıdaya gerek duymaz. Sahabe çölden çıkıp dünya tarihinin en güzel medeniyetini kurarken felsefe okumadı, sosyoloji okumadı. Öncelikle aklın temel dinamikleri vahiyle şekillenecek, sonraki süreçte beşerin ortaya çıkardığı bilimler bu süzgeçten geçerek insanlığın faydasına sunulacaktır. Asr-ı saadet’in devamını sekteye uğratıp fitne dönemlerinin kapısını açan şey: Emevi sultanlarının eski Yunan felsefelerini tercüme ettirerek İslam toplumunu zehirlemesidir. Merhum Seyyid Kutub “Yoldaki İşaretler” isimli kılavuz kitabında örnek İslam toplumunun ortaya çıkması için öncelikli şartın toplumun yeniden sadece vahiyle beslenmesini şart koşmaktadır. Akidesini öğrenmeyi tamamlamadan edep ve ahlakını, fıkhını bitirmeden yapılacak her okumanın vereceği zararı tamir ve telafi etmek çok yorucu ve pahalıdır. Fıkhu’l- evleviyat diye bir ilim var ki ifade etmeye çalıştığımız önceliklerimiz meselesini incelemektedir. Hangi yaş grubu neyi okumalı, hangi alanlarda neler okunmalı, cevamiu’l-kelim olan kitaplar nelerdir bu da uzmanının cevaplaması gereken sorulardır.
9- Geçim Darlığı: Zalim kralların halkını yönetirken başvurduğu en bilinen yöntem, fakir bırakıp sürekli geçim derdinden dolayı okumaya ve düşünmeye vakit ayıramamaktır. Modern çağda zalim kralları da aratan vahşi demokratlar hayatımıza girmiştir. Onlar bize demokrasiyi her türlü getirip bizi bizden çok düşündüklerini her fırsatta göstermektedirler. Asgari ücret belirleyip sermaye sahiplerine karşı bir de fakir halkın yanındayız numarasını yaparlar ki bu da trajikomik bir vaziyettir. Televizyon kültürü ile tüketim kölesi yapılan aileler ihtiyaç gibi görülen her şeyi almak için karı-koca çalışırken, sahipsiz büyüyen çocuklar merhametten yoksun bir şekilde toplumun içine salınıp her vahşeti sergilemeye hazır hale getirilmektedir. Okumanın ve daha önemlisi okuduğunu anlayıp tefekkür etmenin vakit istediği mutlaktır. Sabahın erken saatinde başlayan geçim kavgası haftanın altı günü devam ederken, akşamları yorgunluğu giderme adına televizyon ve sosyal medya ile vakitler heba edilmektedir. Patronların, kendilerine altı gün kölelik eden garibanlar için büyük fedakârlık yaparak verdiği parayı geri aldığı AVM’ler var bir de. Aldığı üç kuruş maaşı pazar günü de AVM’de, hatta o da yetmeyince kredi kartı ile borca girerek harcayan gariban hangi arada nasıl okuyacak. Eski köleler günün belli saatlerinde çalışır sonra dinlenirdi. Dinlenirken düşünen ve sonucunda iman eden ilk Müslümanların da kölelerden olması garip değil midir? Bugünkü kölelerin iman davasında rol almaktan uzak durması daha vahim bir kölelik düzenine işaret eder.
10- Doğru Kitapların Seçilmesi: Yazdığı ile yaşadığı örtüşen yazarların kitapları insanlarla büyük tesirler meydana getirir. Bu konuda sahabe-i kiram en güzel örnekle beraber yaşama bahtiyarlığını yaşadı. Sonraki nesiller sürekli bu arayış içinde geçirdi günlerini. İlmiyle amil âlim ve davetçiler her zaman revaçta idi. Günümüzde mahrum kalmış toplumun susuzluğu artrmaktadır. Bu konuda yine merhum Seyyid Kutub’un “kalem sahipleri çok büyük işler yapabilir, ancak yazdıklarının bedelini ödemek şartıyla” ifadesi bize her şeyi anlatmaktadır. Rabbimizin bir âlimi hesaba çekerken ilmi ne için öğrenip nerede kullandığı sorusunu anlatan hadisi şerif te durumu özetleyen veciz bir sunumdur. Abdullah Bin Mesud radıyallahu anh’ın “örneklerinizi ölmüşlerden alın onlar fitneye düşmezler, yaşayanlar her an fitneye düşebilir” sözü bizim seçim yaparken neye dikkat edeceğimiz anlatır. Ölmüş kimselerin veya karşılaşma, görüşme imkânı olmayan kişilerin kitapları toplumda her zaman daha güçlü bir etki meydana getirmiştir.
Yazımızın son satırlarında özetlemek gerekirse; cahil, avam, gariban, halkın değer vermediği bir kişi kitap okuma ve ilim yolculuğu sonucunda toplumun lideri olmakta, saltanat sahiplerinin boynuna ipi bile geçirecek -Mısır’da Memlük hükümdarı ve iz bin Abdüsselam örneğinde- seviyeye gelmektedir. İstikbal İslam’ındır şüphesiz. Ama bu sancağı devralma şerefine nail olacak olanlar da okuyarak bu yolda bilinçle hareket eden Allah’ın aziz kıldığı kimseler olacaktır. “Nereden başlarsam başlayalım ama hemen başlayalım zira erteleyen helak olmuştur” buyuruyor Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem.

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul